16 Mart 2015 Pazartesi

Aphrodisias / Geyre ... Geçmişini Bilmeyen, Geleceğe Yön Veremez.

Tarihi gezilere kaldığım yerden devam ederken, artık tarihi ve yapıtları farklı gözlerle görüp, yorumu nasıl yapacağımı ufak ufak öğreniyordum.Sebebi ise Elodeaaa idi.
30 Ağustos Zafer Bayramı yaklaşırken bir gezi planlayıp bu defa rotamızın Aphrodisias olmasına karar verdikten sonra, hava durumuna uyarak havanın fazla sıcak olmamasından yararlanıp gezimizi bir hafta öncesine çekmiştik.
(Aklınızda olsun açık alan ve tarihi kültür gezilerine mutlaka sabahtan başlayın ve öğle arası molası verip gezilecek alan büyük ise öğleden sonra gezinize devam edin.)

Biz de Elodeaaa ile yola çıkıp Tavas üzerinden Geyre' ye ulaştığımızda sıcak bastırmak üzereydi. Hemen eşyalarımızı, fotoğraf makinemizi, suyumuzu alıp güneş kremlerimizi sürdükten sonra arabamızdan ayrılıp, servis traktörüne binerek Aphrodisias Antik Kenti ve Müzesi gezimize başlıyorduk. Kente ilk girişten antik kenti gezip bitirdiğimiz toplam altı saati geçen sürede gördüğümve fotoğrafladığım tüm kareleri bana detaylarıyla anlatan ve bunları yaparken sıcağa rağmen gözlerinin içi gülen Elodeaaa benim ayrı bir şansımdı.

Girişteki Kral, soylu ve yakınlarının mezarlarını görüp hayrete düşmemek olanaksızdı. Eserler gerçekten o kadar güzel korunmuşlar ki bu yapıların M.Ö 3000 li yıllara ait olduğu beni çok şaşırtmıştı.






O kadar yüzyıllar saklanıp 1958 de tesadüf eseri yolu Geyre'ye düşen hatta kaybolarak bu bölgeye gelen Ara Güler' in uğraşları ve fotoğrafları ile gün yüzüne çıkan Aphrodisias Bir Heykel atölyesi ve okulu olarak bilinmekte.

Her bir köşede mermer heykel ve Karacasu'yun mis gibi inciri... Elodeaaa ile gezimizin ortalarında bir incir ağacı gölgesinde hem dinlenip, hem de incirlerin tadına baktık. Sonra da kaldığımız yerden fotoğraflamaya başlıyordum. 
Tabiki fonda Elodeaaa'nın anlatımı ile Tiyatro, Meclis Binası, Tapınak, Agora,  Hamamları ve finali Tetrapylon da yapıyor o güzel kavak  ve meşe ağaçlarının gölgesinde ve çimlerin üzerinde sıcaklığın artması ile molamızı yineliyorduk.


                            

Tetrapylon ayrı bir önemli çünkü yapı gerçekten görülmeye değer. Eserin korunması, inşa edilmesi ve bu süreci yöneten Prof. Dr. Kenan T. Erim...
Tetrapylon'un hemen doğusunda Aphrodisias mermer ocaklarının beyaz mermerlerinden yapılmış mütevazı bir mezar yer almaktadır. Burada Aphrodisias kenti için hayatının yarısını adayan ve Aphrodisias'ın ortaya çıkarılması ve tanınmasında büyük çaba harcayan Prof. Dr. Kenan T. Erim yatmaktadır.






Buradan daha çok fotoğraf paylaşmak isterdim ancak yerinde bu eserleri görmenizi, onlara dokunmanızı ve hissetmenizi isterim. Tadı damağınızda kalsın ve Aphrodisias'ı görmek için yolunuzu Geyre / Karacasu Aydın'a çevirmenizi dilerim.

Hayatımın en güzel gezilerinden birini yapmanın verdiği keyif ile birazda yorgunluğun bastırması ile müze gezimizi de tamamlayarak, saatin kapanış vaktinin geldiğini ifade eden güvenlik ile Aphrodisias'a veda edip aracımıza binip tekrar dönüş yoluna geçiyorduk. 
Tabiki bu defa da akşam yemeğimiz için Elmallı Pide de molamızı verip sonrasında Denizli ye doğru yola çıkıyorduk. Bir sonraki istikametimiz neresi olacak bilmiyordum ancak Elodeaaa ile bu anları yaşamak ve yaşayacağımı bilmek bana ayrı bir heyecan ve mutluluk veriyordu... Teşekkürler Ara Güler ve Prof. Dr. Ara Güler, teşekkürler Elodeaaa, teşekkürler Geyre...

15 Mart 2015 Pazar

Akyaka İle Tanışma... Geç olan her şey daha güzeldir.


8 Eylül öncesi planlanan yıllık izin ve sürpriz gezi haberi ilgililere iletildikten sonra, aracımıza atlayıp elodeaaa ile Marmaris'e doğru yola çıktık. Güzergahımız ise Tavas üzerinden Kale, Muğla ve sonrasında Marmaris-Armutalan... Yol üzeri lezzet durağımız ise Tavas ta hemen yol üzeri Aphrodisias yol ayrımından öce Elmallı Pide...Sabah saatleri olduğu için biz otlu peynirli pidelerimizi yayık ayran eşliğinde yedikten ve çaylarımızı içtikten sonra yolumuza devam ediyoruz.
"Eğer Aphrodisias ı hala gezmediyseniz daha erken yola çıkıp vaktiniz var ise, tavas ayrımından 45 dk sürecek bir yol ile bu antik kenti mutlaka görmelisiniz. Tabi ki yanınızda bir rehberiniz olmalı ya da iyi bir araştırmacı olarak öncesinde ne ile karşılaşacağınıza bu linkten de bakarak gidebilirsiniz. Benim rehberim ise tabi ki Elodeaaa. Bir mimar ama aynı zamanda antik kentler üzerinde uzmanlaşması ve bu konuda çalışıyor olması ise benim en büyük şansım..."


Kale - Muğla yolunun güzel ancak virajlı dağ yolunu geçtikten sonra Muğla'ya varmamız ve Armutalan'a ulaşmamız yaklaşık iki saat sürüyor ve bizi harika bir karşılama ile keyifli olacağını anladığımız bir tatile başlıyoruz. Kaldığımız otel ise Marmaris Kervansaray Otel.


Konumu Güler yüzlü Ekibi ile bence kullanıcılarından beş yıldızı hak eden bir otel. Tabi ne aradığınıza ve beklentilerinize bağlı olarak bunu ifade ediyorum. Marmaris tatilimizi iki gece üç gün ile tamamlayıp, Marmaris Marina, şehir turu ve olmazsa olmazı Arena Club eğlencemiz ile sonlandırıyoruz. Tamamen spontane olarak gelişen "haydi Akyaka' ya geçelim!" fikri ile Marmaris ten ayrılıp kendimizi tekrar yola atıp kısa bir yolculuk sonrası eşsiz çam ağaçlarının arasında çok şirin bir köy karşılıyor. Benim Akyaka ya ilk gelişim. Hemen arabamızı park edip bir şezlonga havlularımızı atıyor ve denizin ve doğanın tadını çıkarmaya başlıyoruz. amacımız ise akşamüstü Akyaka dan ayrılıp Denizli' ye dönmek...
Hava harika deniz az dalgalı ancak keyfimiz ise anlatılamaz güzellikte...


Muhabbet, soğuk sıvı tüketimi, az uyku ile hemen kalkıp bir apart bakıyorum ve aracımızı park ettiğimiz yerde güzel bir apart ve bir o kadar güzel Muğla şivesine sahip Fatma Teyze ile karşılaşıyorum. Aramızda yaklaşık iki dakika süren bir diyalog sonrası (-Ben: Teyzecim bir gece konaklamak için bize kiralayacağın odan var mı? -Fatma Teyze: Var oğlum, gezmek ister misin? Hemen bu alt kat ama yarın misafirlerim gelecek bir gece yeter mi size? -Ben : Yeter teyzeciğim biz 3-4 saate geliriz... -F.T: anlaştık...) bir gece konaklayacağımız apartın müjdesi ile Elodeaaa nın yanına gidip hemen müjdeyi veriyorum.
Elodeaaa ya bir sürpriz daha yapmak hem onu hem beni mutlu ediyor ve biz denizin ve havanın keyfini akşam saatlerine kadar plajda kalıp doyasıya çıkarıyoruz.
Akyaka aynı zamanda rüzgar sörfçülerinin de uğrak yeri ve harika bir manzara ile tüm Akyaka tatilcilerine harika bir görsel ziyafet yaşatıyorlar.


Akyaka gerçekten gecesi ve gündüzü ile sessiz doğallığıyla beni şaşırtan bir tatil köyü...  Akyaka gece iskeleden başka bir güzel huzur aranıyorsa sessizlik ve dinlence için kesinlikle tavsiye ediyorum.
Yemek için ise, tabiki nokta atışını yapıyoruz. Tripadvisor dan ilk baktığımda ismi beni kendine çeken ve yorumlarını da okuduğumuz BigBlue Restoran ve Hotel i seçiyoruz. Harika bir deniz mahsulü menü seçimimiz ile yemeklerimizi yiyip harika jazz müzikler eşliğinde havanın serinliğini içimize kadar hissederek uyku vaktimizin geldiğini anlıyoruz.  




Keyifli Geçen bir gecenin sonunda artık apartımıza dönüp yorgunluğumuzu atmak için hemen uykuya dalıyoruz ki yarına enerji dolu olmamız ve Azmak Çayı ya da koy gezisine çıkalım...